Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 35,6602 | 35,7244 | |
EURO | 37,3915 | 37,4589 |
98. YILINDA CUMHURİYETE BAKIŞ
Cumhuriyet “Ben cumhuriyet fikrini yıllarca vicdanımda bir sır gibi sakladım” diyen Atatürk’tür.
Daha cumhuriyet kazanılmadan, İzmir İktisat Kongresini toplamaktır.
Yurdun her köşesinden kadın ve erkek öğretmenleri TBMM’de toplamaktır.
Cumhuriyet kitapla henüz tanışmayan halkı ulusal kütüphaneler ve dünya klasikleriyle buluşturmadır.
Köylü milletin efendisidir diyebilmektir.
Amerikan bezi yerine Sümerbank’ın bezini kızlarına çeyiz, ölü ve şehitlerine kefen bezi yapmaktır.
Cumhuriyet Alpullu’nun şekeriyle Rize’nin çayını yudumlamaktır.
Sümerbank ile Nazilli’de, Malatya’da dokuma fabrikası kurmaktır.
Karabük’te demiri eritip sanayiye sunmaktır.
Beykoz kunduradır.
Petkim’dir, Tüpraş’tır, Etibank’tır.
Halkın bilinçlenmesi ve sanatı tanıması için Halkevidir. Okuma odaları, kütüphanedir, ağaçlandırmadır.
Hacı Şakir sabunlarının yanına kimya sanayini kurmaktır.
Ülkeyi bir baştan bir başa demir ağlarla örmektir.
Üstelik Cumhuriyet bunları 122 milyonluk bütçeyle 15 yıla sığdırmaktır.
1923’te meclisin en yaşlı üyesi olarak bir dönem bakanlık da yapmış olan tarihçi Abdurrahman Şeref Beyin meclis kürsüsünden “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Kime sorarsanız sorunuz, bu Cumhuriyettir. Doğan bu çocuğun adı Cumhuriyet’tir. Ama bu ad bazılarına hoş gelmezmiş! Varsın gelmesin.” Diye haykırmaktır.
Cumhuriyetin erdemiyle kurulan değerler toplumsal belleklerden siliniyorsa, bin bir emekle temelleri atılan Cumhuriyetin kaleleri babalar gibi satılıyorsa, Atatürk ders kitaplarından siliniyorsa, Atatürk anıtlarına çelenk koymak, ulusal bayramlar yasaklanıyorsa, 29 Ekim 1923’e dönmenin tam zamanıdır…
Çünkü 57 yıla sığdırılan koskoca bir yolculuk!
Her biri bir ömre sığacak adımlar ve atılımlar!
15 yıla sığdırılan aydınlıkla karanlığın savaşımı!
Elini sorunların üstüne de, vatanın bağrına da koyan yürekli, yiğit vazife kuşağı!
Savaş sonrasının bilinen, beklenen görüntüsü; eğitimden sağlığa, toplu iğneden kefen bezine kadar her alanda görülen yokluk ve yoksulluk!
Askeri sivili, postallısı çizmelisi, sarıklısı feslisi, kalpaklısı şapkalısıyla Anadolu’dan koşup gelen kahramanlar!
Kurtuluş günlerinde; 20 yumurta, 1 okka peynir, 10 ekmekleri olan toz toprak içindeki Ankara’nın kerpiç duvarlı han odalarında, gaz lambalarının aydınlattığı okul sıralarında ulusun bağımsızlık destanını yazmak Trakya’dan, Anadolu’dan Ankara’ya cumhuriyeti kurmak için gelen kahramanlar!
“Bu tarih Onsuz yazılamazdı!” diyen kazım Özalp’tır.
“Biz olmasaydık O bu işi yine yapardı. Ama O olmasaydı biz bu işi başaramazdık!” diyen Rauf Orbay’dır.
Cumhuriyet; harbiye, mülkiye, tıbbiye öğrencileri ile Mehmetçiğin kanla yazdığı bir destandır.
Sivas’tan çıkarken bindiği arabanın benzin ve lastiğini borç parayla alan Gazi Paşadır.
Vatansever bir marangozun hediyesi olan ilk meclisin kürsüsüdür.
İlk yıllarında yabancı temsilcilerle görüşmek için takım elbiseleri olmayan vekillerin, birbirinden ödünç almalarıdır.
Temeli böylesine sağlam bir harç ve alın teriyle oluşturulan Cumhuriyet;
“Her fabrika bir kaledir. İktisatsız istiklal olmaz! Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir!” diyen büyük Atatürk’tür.…
Gelin de bir kez daha kuruluş ve kurtuluşumuzun, çağdaş, laik, bilimsel eğitim anlayışımızın adresi ve simgesi Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarını, adsız kahramanları, aziz şehitlerimizi saygı ile analım. .