Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 34,4372 | 34,4992 | |
EURO | 36,3826 | 36,4482 |
2020 YILINI GERİDE BIRAKIRKEN
İnsanoğlu insan olalı nice yüz yılları geride bıraktığı tarihi kayıtlarda mevcuttur. En yakından bildiğimiz hatta milat dediğimiz iki binli yılların başlangıcı olan İsa Peygamberin doğuşu olan sıfırdan beri neler gördük neler.
İki bin yirmi yıl geriye baktığımızda elde var sıfır.
Şimdi her kesin dilinde “Ah şu iki bin yirmi, bir gitse ”oysa musibet giden yılda değil, yaşanan süreçtedir.
Tıpkı dil ustası Talat Sait Halman’ın dediği gibi "Zaman hızla geçer veya düşer, musibeti sineye çekmek millete düşer." Dediği gibi salgın sürecini de ta başından, yani 2020 yılının Mart ayından beri sineye çekerek geçiriyoruz.
Bu süreçte “elbet büyüklerimiz bizden iyi düşünür” tevekkül ve biat aşkıyla yaşayıp görmekteyiz. Ülkenin en iyi eğitimlerini alan milletin göz bebeği tıp insanlarının ve yardımcılarının insanlara hayat verme mücadelesinde hayatlarını kaybedenlerinin sayısının üç yüzü geçtiğini hüzünle izliyoruz.
2020 yılına gelinceye kadar tüm yaşamımızda hiç maske takmadan yaşamış olmanın özgürlüğü ile geçirdiğimiz süreçte her çileyi ve kapanmaya mahkum olan altmış beş yaş üzerinde olmanın kahredici ayrımcılığı da hiç anlaşılamamışken, sokağa her çıkışta polis korkusundan acaba maskem duruyor mu diye burnumuzu günde kaç kez yokladığımızı, virüs korkusu yaşamın üzerine kara bir bulut gibi çökerken nelerden vazgeçtiğimizi, nelerin kursaklarda kaldığını, yaşama sevincimizin, hasretlerimizin, özlemlerimizin, sevgilerimizin nasıl da görünmez bir el tarafından çalındığını nasıl unuturuz.
Adına Corona denilen Covit-19 virüs salgını üzerine söz söylemem gerekirse önce tüm insanlığı esir aldı, hayallerimizi çaldı, hayatlarımızı aldı, yaşamı alt üst etti, umutlarımızı azalttı, enerjimizi yerle bir etti.
Özellikle 65 yaş üstünün moral değerlerini çökertti, binlerce canın yitip gitmesine neden oldu. Sık sık “bu neymiş, yetmedi mi git artık başımızdan, gidişin olsun gelişin olmasın” dedirtti.
Bitmedi, biter mi? Hayatımıza; test, maske, mesafe, hijyen, aşı, mutasyon, entübe, karantina, vaka, vefat, PCR testi, negatif, pozitif, sürüntü, turkuaz tablo, yoğun bakım, sinyal veren su sorunu, satışları tavan yapan sabun, kolonya, dezenfektanla doldurması yetmedi, bu yorgun beyinlerimizi yepyeni tıbbi tanımlamalarla tıka basa doldurdu.
Küresel anlamda ve ülke bazında ağır tablo sürerken; hayatımızı yerle bir eden virüs yüzünden belirsizliğin karanlık koridorlarında kaybolmamak için zorunlu bir şekilde evlere kapandık, hücresel yaşamlarımızla yüzleştik. Canla başla can kurtarmaya çalışırken canından olan (bugün itibariyle)302 sağlık çalışanını anasız, babasız, evlatsız, kardeşsiz, eşsiz, hocasız bırakan bir sürece tanıklık ettik.
Gelelim işin duygusal boyutuna! Evlerimize hapsolarak, torunlarımıza ve çocuklarımıza, sevdiklerimize sarılamayarak, dostlarımızı göremeyerek, çarşı pazar dolaşamayarak, dernek ve lokallerde dostlarımızla olamamak, öğrenim çağındakilerin derslerini öğretmenlerini göremeyerek, sinema, konser, tiyatro gibi zevklerden mahrum kalarak, seyahatlerimizi erteleyerek, konferanslarımızı iptal ederek, arkadaşlarımızın, yakınlarımızın acılarını, mutluluklarını paylaşamamak.
Baş belası COVİD 19 sıkı dur şimdi sözüm sanadır! Çin’in Vuhan kentinde çıkıp, tüm dünyaya yayıldın. Yetmedi mi? O halde git arkana bakmadan git. Tüm insanlıktan özür dile! Çünkü senden alacağımız var ve bize çok şey borçlusun. Özelikle de senin nefessiz bıraktıklarına nefes olmak için canla başla çalışırken canından olan sağlık ordusuna can borçlusun.
2021 sözüm sanadır! Salgın bitip eski yaşamımıza ve alışkanlıklarımıza dönmek şimdilik hayal gibi gelse de, yaşadıklarımız azımsanmayacak kadar zor olsa da, 2021 aydınlık olacak mı diye içimiz içimizi yese de! 2021 bizi üzme lütfen.
Bir yandan hayatta kalmak için uğraş verirken, diğer yandan yeni normale alışmaya çalışırken; aklı askıya aldığımız anlar oldu, düşünmekten koptuğumuz, söze sığınmaktan pes ettiğimiz zamanlar oldu. Eğer salgın biter de bu karanlık günlerden bir an önce kurtulup eski hayatımıza dönersek; hiçbirimiz için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Pek çok şey yeni baştan ele alacak, özellikle de dostlukların ve sağlıklı olmanın değerini daha iyi anlayacağız. 2021 bu gerçekleri unutma lütfen.
Adet olduğu üzere her yeni yılın arifesinde bir şeyler istenir, dilekler belirlenir, her ne kadar yıllar önce Keşan Müftüsü Süleyman Yeniçeri; “Noel Baba baca ve pencereden giriyor. Dürüst olsaydı kapıdan girerdi, neden bacadan giriyor ki?” gibisinden, akıllara ziyan ve de Temel fıkralarını aratmayan bir açıklama yapsa da, ben kapı, baca, pencere seçimini kendisine bırakarak yeni yıl dileklerimi yine Noel Baba’ya yöneltiyorum.
2021’e girerken esen hava her ne kadar ağır ve kasvetliyse de, korku, endişe, hüzün dağları sarmışsa da, hastalık, sivri siyasi dil, hele de sessizlik kitleleri afyonlamışsa da yine beklentilerimi sıralayacağım.
“İsteyenin bir yüzü kara, vermeyen zenci misali” olduğu gibi. Dileklerim, isteklerim mütevazı, gerçekleştirilebilir ölçüde, yeni yıl herkesin aradığını bulduğu bir yıl olsun. Atamalarda bilimsel başarı, liyakat, deneyim, eğitim esas alınsın, yandaşlık, akrabalık bağları, parti rozeti esas alınmasın. Kadınların yaşamındaki acı, ağıt, ölüm, öldürme, yaralama, doğrama, taciz, tehdit son bulsun.
Ödenmeyen faturaların, eskiyen koltukların, badanasız evlerin, işsiz çocukların, aşsız mutfakların yarattığı sorunlar, politik iklimlere en az vekillerin zam artışı kadar yansısın. Burun kıvırarak, havalara girerek, alay ederek her gün sinirlerimi geren yöneticilerimiz tribünlere oynamaktan vazgeçsin.
Belleğimizde aşılmaz ve aşınmaz bir yeri olan ebedi ve ezeli liderimiz Atatürk’le uğraşılmaktan vazgeçilsin. Onu bu ülkenin tarihinden, geçmişinden ve geleceğinden silme çabaları son bulsun.
Mahpus damlarında çürüttüğümüz, geleceğini çaldığımız öğrenciler, bilgi birikimimize katkı sunan aydınlar, gazeteciler özgürlüklerine kavuşsun. Aydına düşmanlık, düşünceye düşmanlık, sanata- sanatçıya düşmanlık, gençliğe, emeğe, kadına düşmanlık tarihe karışsın.
17 milyon kişinin yoksulluk sınırının altında olduğu, üniversite mezunları arasındaki işsizlik oranının yüzde 25’e ulaştığı ülkemizde, asgari ücretle geçinmeye çalışan yurttaşlara bu parayla geçinmenin yolları ekranlarda gece gündüz öğretilsin.
Türkiye’de oluşturulan sosyal ve siyasi iklimin temeli sayılan “güçlü iktidar, güçlü dış politika, güçlü ekonominin” sonucunda, insani gelişmişlik sıralamasında 187 ülke arasında 92. sırada olduğumuz unutulmasın. Noel Baba, ister kapıdan girsin, ister bacadan.
Tüm ulusumuza ve Şeker Sanayii’ne emek vermiş olan herkese sağlık ve esenlik dolu yeni bir yıl dilerim.