Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 34,4372 | 34,4992 | |
EURO | 36,3826 | 36,4482 |
Düşüncenin Erdemi
“Düşünüyorum, Öyleyse Varım.”
(Cogito Ergo Sum)!
Deyişdeki erdemli sözcük, düşünme, ülkemizde giderek sihrini kaybediyor.
Hepimizin bildiği o ünlü mantık önermesinde belirtildiği gibi madem insan düşünen bir canlıdır ifadesinden yola çıkarak demek isteriz ki, bu sihirli eylem en çok kimlerde olmalıdır? Daha da ötesi bu başlıkla kastedilen kimlerdir? Bunun yanıtı uzun ve kapsamlıdır. Hani bir halk tekerlemesinde geçtiği gibi “Fazla düşünen beyinlere zararlı fikirler üşüşür, elbet büyüklerimiz bizden iyi düşünür.” Burada “Büyükler” sözcüğü yönetenleri kastetmektedir.
Özetle yönetenlerdir. Bunu yumuşatarak açarsak, ak sakallılar, akil insanlar ve yandaşlar, iktidar yanından ayrılmayanlardır. Şimdi bu sorunu bilip de bilmezden gelenlere, görüp de başını çevirenlere sormak gerekir düşünce erdeminin anlamını.
Başımıza bela olan Corona belasıyla uğraşı sürerken, her gün yağmur gibi akan zamlardan, düşmeyen enflasyondan, işsizlikten, yoksulluktan, arada bir yoklayan deprem ve kuraklıktan bunalan halkın düşünecek vakti kalmamışken, evde ekmek bekleyen ailesinden, iş bulamayan çocuklarından, erzak isteyen eşinden bunalan yurttaş ne yapsın? Ya çaresizlik içinde karısıyla kavga edecek, ya bindiği toplu taşıma aracının şoförüyle tartışacak, ya çocuklarına bağıracak, ya borç istediği ve alamadığı akrabalarıyla tartışacak, ya da pompalıya davranarak yeni bir kadın cinayetine sebep olması düşüncesizliğin eseri değil de nedir?
Kaygı, öfke kontrolsüzlüğü, tahammülsüzlük üçlüsü için sakın ola yaşın gereği denmesin! Bu sorunun cevabı net, açık ve bellidir! Yaşanamayanların sonucu, koşulların dışa vurumu, dayatılanlara tepkiden başkası değil.
Bu gibi bunalımlarda başvurulan profesyonel düşünce potansiyelimiz olan dürüst aydınlarımız ne yapmaktadır? Sosyal, siyasal, kültürel alanlarda dinamo etkisini sürdüren, her daim çölde bir vaha olan okuryazar kesimin, ortama hâkim olan bu sessizliğe ses katması, açıklamalarıyla, yanıtlarıyla, beyanlarıyla, yazılarıyla geçiştirme çabalarına dur demesi, akıl ve alın teri akıtılarak elde edilen kaynakları yok pahasına satılmasına sessiz kalmasının anlamı nedir?
Dahası kendilerinden önce yazılanlar ve yazanlar için, unutulmayanlar için, canımıza okuyan dizelerden biri olan Aşık Mahsuni Şerif’in, “ Mevlam gör diyerek iki göz vermiş” mısraında görmenin “düşün” anlamı taşıdığı aksi halde “Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana” gibi bir sonucun kaçınılmaz olduğu düşüncesi yatmaktadır.
Asırlardan bu yana gözümüzü açan sözler için, dile- yüreğe yapışıp kalan düşünce özü için büyük ustalara şapka çıkararak ve saygı duruşunda bulunmanın bile bir düşünce işi olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir.
Bütün bunlar olurken, kamuoyunu nasıl boş şeylerle tartıştırırım, nasıl yok yere davalar açarım, nasıl sık sık ekran karartırım, nasıl durmadan ekranlarda boş boş konularda tartışma programları yaptırırım derdine düşenlerin algı yönetimine şapka çıkarmak ta neyin nesidir?
Siyaseten düşünmek gerekirse, toplumun bir kesimine yararı olacak olan muhalefetin emekliler için sunduğu, asgari ücretliyi, öğrencileri, 65 yaş üstünü, kadın cinayetlerini, sağlık çalışanları ve adaletsiz vergi dilimi ve milyonlarca yurttaşın yüzünü güldürecek olan 662 kanun teklifinin gündeme bile alınmadan reddedilmesi neyin nesidir?
Yaşanan enflasyonu, işsizliği, gırtlağına kadar borca batanları, evine ekmek götüremeyenleri, ekonomik krizi halkın gözünden nasıl kaçırırım, ülkedeki bütün teraziler bozukken nasıl pembe bir tablo çizdiririm konusu nasıl bir düşünce eseridir?
Ülkemizin bilimsel verilerine, nüfus yapısındaki dinamiklere bakıldığında, ortalama 5 çocuğa sahip olan ve ülkelerine dönmeyi hiç düşünmeyen Suriyeli konuklarımız! Ülkemizi mültecilere ev sahipliğinde dünya birincisi yapan özverimiz! Dünya genelinde Suriyeli mültecilerin yüzde 98’ini ülkemizde ağırladığımız ulaşılmaz konukseverliğimiz! Dolayısıyla bize nur topu gibi dereceler kazandıran başarılar hangi düşüncenin eseridir?
Dereleri kurutanlara, dağları oyanlara, ormanı yolanlara, ağacı kesenlere, sulak arazileri çalanlara, yeşile düşman olanlara, doğayı çimentoya boğanlara yaptırım uygulandı mı?
Daha da kötüsü; yürekleri yakan terör cinayetleri, sonuncusu Gara’da meydana gelen katliamda altı yıldan beri tutuklu olan güvenlik görevlilerinin ölümü üzerinde ciddiyetle durulup düşünülmesi gerekirken, bu tepkisizlik niye? Bütün bunlara cevap ararken; babaannemin bir sözünü hatırladım;
“İzansız” (*)
(*) Anlayışsız, Düşüncesiz-TDK Sözlüğü